Konu: LANETLİ BİR SEVGİ Salı Nis. 20, 2010 1:42 pm
ARKADAŞLAR BEN DHA YENİ KAYDOLDUM. AYAĞIMIN TOZUYLA DA BİR HİKAYE KOYDUM. ÜMARIM BEĞENİRSİNİZ... AMA BU HİKAYEDE EDAWRD FLN YOK. SADECE Bİ BAŞKA VAMPİR HİKAYESİ İŞTE... (AYRICA BU BENİM İLK HİKAYE DENEMEM. KUSURLARIMI YAZARSANIZ DÜZELTMEYE ÇALIŞIRIM)
[u]1.BÖLÜM[/u] TANIŞMA Koyu kızıl saçları olan genç kız çayırlığa geldiğinde ister istemez “Vaaayyy” dedi. “Burası harika bir yermiş.” Etrafına endişeli bir bakış attı, sanki birinin kendisini görmesinden korkuyormuş gibi. Daire şeklindeki çayırlıkta kendinden başka kimsenin olmadığından emin olmuş olacak ki kesin ve biraz da aceleci adımlarla ağaçların gölgelerinden çıktı. Ve o anda sanki teninin üzerinde binlerce elmas varmışçasına parlamaya başladı. Üzerinden gömleği çıkartıp attı ve altındaki ince badi ile pembe ve sarı renkli yabanıl çiçeklerin üzerine bıraktı kendini. Güneşin yüzünü ısıtmasını hissederken bir yandan da şarkı söylüyordu. Orada sonsuza kadar yatabilirdi, tabi… Eğer davetsiz bir misafir olaya karışmasaydı. Birdenbire bir başkasının ayak seslerini duydu. Ayağa dikildi ve anında savunma pozisyonu aldı. Çayırlığa gelen bir erkekti. Eğer korunmak için gerilmiş olmasa, bu gelenin çok güzel bir erkek olduğunu düşünürdü ama o anda bunu fark edecek durumda değildi. Erkeğin gözleri toprağın derinlerinden çıkarılmış yüksek kaliteli safirler gibiydi. Saçları ensesinin üzerinde kıvrılan siyah bir yeleydi. Biraz uzundu tabii ama öyle anlamsızca uzun değil… Yapılı ve en az 1.80’lik nerdeyse kusursuz bir vücudu vardı. Nerdeyse kusursuz, çünkü parmakları biraz fazla uzundu sanki. Bunların hepsini tek bir bakışta yakalamıştı kız. Hafifçe geriledi ve dolgun kırmızı dudaklarını geri iterek hafif bir hırlama koyuverdi. Erkek, kızı nasıl bir rakip olduğunu anlamak istercesine ve sanki ruhunu görebiliyormuş gibi süzdü ve “Bana bak” dedi “Seninle kavga etmek istemiyorum. Ama eğer beni zorlarsan yaparım ve yaptığım her işi iyi yaparım... Şimdi hırlamayı kes de bana bölgemde ne aradığını söyle!” Sesi tek başına bir orkestra gibiydi. Kız başını arkaya atarak hafif ve büyüleyici bir kahkaha attı. Sesi kadife gibi yumuşaktı. Kan gibi ılıktı ve biraz da ölüm hissini andırıyordu. “Senin bölgen mi? Burası senin bölgen mi? Bana baksana sen, bölgeyi kim önce bulursa onundur ve buraya senden önce ben geldim!” sonra parıl parıl yeşil gözlerini kısarak “Ayrıca bil diye söylüyorum hiç kimseyle kavga etmek gibi bir niyetim yok ama ben de yaptığım her işi iyi yaparım!” bunun üzerine erkek hızla kulvar değiştirdi. Niyeyse bu kızla kavga etmek istemiyordu. Az öncekinden 180 derece dönük bir sesle ve bastıramadığı bir merakla “Kimsin sen? Burada ne arıyorsun? Bu bölgede yeni olmalısın çünkü seni daha önce hiç görmemiştim.” Diye sorularını ardı ardına sıraladı. Kız tehlikenin geçtiğine emin olunca daha yumuşak ve uysal bir sesle “Adım Nimfadora Midnight ve evet haklısın daha yeni geldim ve bu bölgenin senin alanında olduğunu bilmiyordum çünkü hiç koku yoktu. Ben buyum işte, peki sen kimsin?” diye sordu. Erkek cevap vermeden önce yavaş ve birazda tutuk adımlarla güneşe çıktı, aynı kız gibi anında kristal bir heykele döndü. “Ben Abel, bu bölgenin sahibiyim. Ve sanırım bir centilmene kesinlikle yakışmaya davranışlarımdan ötürü senden özür dilemeliyim Nimfadora. Bazen öfkemle ilgili sorunlar yaşıyorum…” Özür dilercesine gülümsedi. Kız parıltılı koyu kızıl saçlarını arkaya itip yeşil gözlerini Abel’in gözlerine dikerek ve dolgun yakut dudaklarını uçlarında dolaşan bir gülümsemeyle “Sorun değil, ben de özür dilerim bir hanımefendi gibi davranmayıp hemen şirretlik ettiğim için. Ayrıca herkes bana Dora der, Nimfadora çok uzun bir isim. ” Dedi zarif ve biraz da tehlikeli bir hareketle ayağa fırladı. Abel, hayal kırıklığıyla “Gidiyor musun?” diye sordu. Bu kızın birden parlayan öfkesinden bir kedi gibi akıcı, uysal ama biraz da dediğim dedik davranışlarından çok hoşlanmıştı ve kızı çok güzel bulmuştu. Bir heykel gibi güzel… “Evet” dedi Dora. Bir kedi gibi akıcı hareketlerle ayağa kalktı gitmek için hazırlanmaya başladı. “Seni tekrar görebilecek miyim?” bu biraz çocuksu soru daha Abel engel olamadan dudaklarından dökülmüştü. Bariz hatasını fark edince endişeyle dudaklarını ısırdı. Ama kız hiçbir şey fark etmemiş gibi görünüyordu. “Sanırım” dedi kendinden çok da emin olamayan bir sesle. Aslına bakılırsa o esnada bu yabancıyı tekrar görmenin kendisine nasıl bir etkisi olacağını düşünüyordu. Çünkü şaşırtıcı şekilde bu adamı çekici bulmuştu. Bu sadece fiziksel bir çekim değildi üstelik tavrındaki bir şeyler çekmişti kendisini… Sonra kendini toparladı ve içten –Abel’ın aklını başından alan- bir gülümsemeyle “Seninle tanıştığıma gerçekten çok sevindim. Abel…” dedi bir saniye sonra ani bir esinti olmuş, Dora gitmişti.
güzele benziyor canım çok beyendim....yb? [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] birde karakter ftolarını koyarmısın?kafamızda yanlış canlanmasın [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]